Hissedilip Tutulamayan Zaman
Günümüzde zamana dair şeyler oldukça farkındalıksal olarak azaldı. İnsanlar ne zamanını düzgün kullanabiliyor ne de onun değerini anlıyor. Zamanlarını hep çöpe atıyor ve harcıyorlar, düzgün kullanabilen insan sayısı ise her geçen yıl azaldıkça azalıyor.
İnsanlar zamanının çoğunu boş şeylere harcıyorlar, kimi zaman bu sosyal medya kimi zaman da bilgisayar oyunu oynamak tarzı şeylerle oluyor. Zamanlarını fark etmiyorlar ve bunun dahilinde kendilerine karşı vakitleri azalıyor. Kendilerine vakit ayıramıyorlar, asosyalleşiyorlar. Zamanlarını tasarruf etmek yerine kişisel ihtiyaç olan şeylerden kısıyorlar, uyku, yemek yeme ve bir şeyler içme, kişisel bakım tarzında şeyler, Kendi tembellik ve diğer zevklerine zaman ayırmak için bunları unutuyorlar.
Fakat ne olursa olsun günümüzde zaman, insanlar tarafından çoğu zaman düşüncesizce tüketilen bir kaynak haline geliyor. Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, sürekli bir bilgi akışı ve dijital bağlılık içinde yaşamaya başlayan bireyler, zamanın değerini kaybetmiş gibi görünüyorlar. Sosyal medya, dijital oyunlar ve diğer çevrimiçi platformlar, insanların dikkatini sürekli olarak dağıtarak zamanın farkında olmadan harcanmasına yol açıyor. Birçok kişi, "zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum" şeklinde ifadeler kullanırken, aslında kendilerini anlık hazlarla meşgul ederek gelecekteki hedeflerini ertelemekte olduklarının farkına varmıyor. Bu düşüncesizce zaman kullanımı, hem bireysel verimliliği hem de psikolojik sağlığı olumsuz etkiliyor, çünkü insanlar zamanın değerini yitirdikçe, anlamlı bir yaşam sürme fırsatını da kaybediyorlar.
Zaman, insan yaşamının en kıymetli ve aynı zamanda en hızlı tükenen kaynağıdır; fakat günümüzde pek çok insan, zamanı sanki sonsuz bir şeymiş gibi harcıyor. Teknolojik gelişmelerin, sosyal medyanın ve sürekli meşguliyet halinin ortasında, zamanın psikolojik anlamı giderek daha da silikleşiyor. İnsanlar, her an çevrim içi olmanın ve anlık bildirimlere cevap vermenin getirdiği huzursuzluk içinde, aslında zamanın ne kadar kıymetli olduğunu unutarak yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu düşüncesizce zaman kullanımı, yalnızca üretkenlik açısından değil, psikolojik açıdan da büyük bir bedel ödetiyor. İnsanlar, geçmişteki anıların ve geleceğe dair kaygıların arasında sıkışıp kalırken, şimdiki zamanı yaşayamıyorlar. Zihinsel olarak sürekli bir koşuşturma içinde olmak, bireyde tükenmişlik hissine yol açabiliyor. Anlık hazlara dayalı bir yaşam tarzı, daha uzun vadeli hedeflerin ertelenmesine ve içsel tatminsizliğe sebep oluyor. Kişiler, sürekli "yapılması gerekenler" listesinin ve bitmeyen görevlerin içinde kaybolurken, zamanın anlamını ve bu zamanı nasıl daha verimli kullanabileceklerini sorgulamayı unutuveriyorlar. Bu durum, zamanın psikolojik anlamını yitirmelerine yol açarken, insanların gerçek tatmin ve huzuru bulmalarını da engelliyor.
Maalesef ki günümüzde zamanın değerini kaybedip duruyoruz. Bu her geçen yıl artıp duracak, hissediyoruz ama tutamıyoruz ne de olsa zamanı.