Adli Yardımın Karşılığı: Ölüm Tehditleri
Her şey, İzmir Barosu Adli Yardım Merkezi’ne başvuran bir şahsın, kendisine atanan avukatların, "şahısın tavırları" nedeniyle görevi iade etmesiyle başladı. Bu reddedilme, şahsın nefretini Baro yönetimine yöneltmesine neden oldu. Ölüm tehditleri içeren videolar, mesajlar ve hatta baro yöneticilerinin çocuklarının kişisel bilgileri... Şüpheli, sadece hukukçuları değil, ailelerini de hedef alarak sınırları zorladı.
Adaletin Sessizliği
Baro’nun suç duyurusu üzerine gözaltına alınan şüpheli, ifadesinde suçlarını ikrar etti. Ancak İzmir’in adalet sistemi, elindeki delillere rağmen "hafif" bir adli kontrol kararı verdi. Bu karar, şüpheliyi cesaretlendirmekten başka bir işe yaramadı.
Serbest bırakılır bırakılmaz sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda adeta meydan okudu:
"Uyarı atışı için hazır ve nazır :) Göz altında değil, göz önündeyim. Sağır olsanız duyacak, kör olsanız göreceksiniz :) Suikast paket."
Kadına Yönelik Tehditte Sistem Çıkmazı
Baro açıklamasında, şüphelinin özellikle kadın olan Genel Sekreter Av. Zöhre Dalkıran’a yönelik tehditlerini artırdığına dikkat çekildi. Yetersiz adli kontrol kararlarının şüpheliyi cesaretlendirdiğini belirten İzmir Barosu, "Baro yöneticilerimize yönelik bir saldırının sorumlusu, bu kararları verenler olacaktır," ifadeleriyle süreci sert bir dille eleştirdi.
“Avukatlara Şiddet Sona Ermeli”
Baro, dayanışma gösteren meslektaşlara ve barolara teşekkür ederken, avukatlara yönelik cezasızlık politikasının derhal sona ermesi gerektiğinin altını çizdi. Ancak asıl soru şu: Adaletin kılıcı, avukatlarını koruyamıyorsa, kimleri koruyabilir?
Bu yaşananlar, sadece bir baronun değil, tüm bir toplumun adalete olan inancını sınamakta. Sözde değil, özde adalet zamanı.