“Batı Anadolu’nun İlk Çiftçi Köyü”
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Çevik, höyükteki kazı çalışmalarını 2009’dan bu yana yürütüyor. Çevik, Ulucak Höyüğü’nün İzmir ve Batı Anadolu’da MÖ 6 bin 850 yılına tarihlenen en eski yerleşim olduğunu belirterek, “8 bin 850 yıl önce kurulan bu köy, 1100 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde iskan edilmiş. Bölgede ilk çiftçi yerleşimi olarak önem taşıyor” dedi.
“Bilinçli Olarak Kapatılmış Olabilir”
Bu yılki kazılarda günümüzden 7 bin 800 yıl öncesine tarihlenen bir binada geniş bir envanter ele geçirildi. Binanın yanmış olduğu ve içinde bulunan nesnelerin bilinçli olarak bırakıldığı düşünülüyor. Prof. Dr. Çevik, “Binanın tabanında 10’dan fazla kap, bol miktarda tahıl, kaplumbağa kabuğu, spatula, iki orak ve sığıra ait kürek kemiği bulduk. Bu nesnelerin rastgele değil, kapatma ritüeline uygun şekilde bırakıldığını değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.
“Binalar İnsan Gibi Düşünülüyordu”
Ulucak Höyüğü’ndeki kazılar, dönemin insanlarının binaları adeta canlı varlıklar gibi gördüğünü ortaya koyuyor. Çevik, “O dönemde binaların antropomorfize edildiğini, yani insan gibi düşünüldüğünü görüyoruz. İnşa edilip doğuyorlar, kullanılıyorlar ve ömürlerinin sonunda yakılarak kapatılıyorlar. Yakma işlemi öncesinde belirli nesneler, kapatma ritüelinin bir parçası olarak yerleştiriliyor” dedi.
Kaplumbağa Vurgusu Dikkat Çekiyor
Kazılarda bulunan kaplumbağa kabuğu ve ona eşlik eden spatula, dönemin ritüel anlayışına dair ilginç ipuçları sunuyor. Çevik, “Kaplumbağa figürü genelde bereket ve bollukla ilişkilendirilir. Bu kadar batıda, kaplumbağa gibi figürlere yapılan vurgu oldukça dikkat çekici. Şanlıurfa’daki Nevali Çori’de benzer örnekler görüyoruz. Kaplumbağayla gömülen insan figürleri veya dans eden kaplumbağa motifleri mevcut. Ancak Batı Anadolu’daki bu bulgu, alışılmışın dışında” şeklinde konuştu.
Kemik Orağı ve Kürek Kemiği İzleri
Buluntular arasında yer alan kemik orağın, kesici taşlarıyla birlikte bulunması dikkat çekti. Ayrıca kürek kemiğinde, bir kürek gibi kullanıldığına dair izlere rastlandı. Çömleklerin ise pişmiş topraktan yapıldığı ve zamanla binanın damından tabana düştüğü değerlendirildi. Çevik, “Tüm bu buluntular, kapatma ritüelini anlamak ve binanın fonksiyonunu çözmek açısından büyük önem taşıyor” dedi.
Ulucak Höyüğü’nde devam eden kazılar, dönemin ritüel ve yerleşim anlayışına dair önemli bilgiler sunarken, Batı Anadolu’nun en eski çiftçi topluluklarının günlük yaşamını da gözler önüne seriyor.