Sosyal Medya: Kendimizi mi Paylaşıyoruz, Maskemizi mi?

Sosyal medya, günümüzün en önemli iletişim aracı haline geldi. Her sabah gözümüzü açmadan önce parmaklarımız telefon ekranında gezinmeye başlıyor. Gözümüzü açmadan ekranı kaydırıyoruz. Biri sabah koşusundan fotoğraf atmış, diğeri sabah spor yaparken çekilmiş bir video atıyor. Herkes çok mutlu görünüyor. Sanki herkesin hayatı harika, herkes tam da olmak istediği kişi olmuş gibi. Ancak bir sorun var: Gerçekten kendimizi mi paylaşıyoruz, yoksa sadece göstermek istediğimiz maskemizi mi?
Sosyal medyada gördüğümüz her şey gerçeği yansıtmaz. Gündelik hayatın zorlukları, mutsuzluk anları, kişisel mücadeleler genellikle gizlenir. Birçok insan, kusurlarını ve zor zamanlarını paylaşmak yerine, yalnızca parıldayan anlarını sergiler. Bunun sonucunda ise, özellikle gençler arasında, sürekli bir "başarı" ve "mükemmeliyet" baskısı oluşur. Hepimiz daha güzel, daha zeki, daha mutlu olmak zorundaymışız gibi hissederiz.
Gerçekten üzgün olduğumuzda, zorluklarla mücadele ederken ya da başarısızlık yaşadığımızda, cesaret bulup bunu paylaşabilmek, işte o zaman sosyal medya aslında bizi yansıtmaya başlar. Kendimizi, olduğumuz gibi kabul ettiğimizde, sadece olması gereken değil, gerçekten kim olduğumuzu paylaşmaya başlarız.
Kendimizi doğru ifade edebilmek için daha fazla dürüstlüğe, daha fazla gerçekliğe ihtiyacımız var. Sosyal medya, bir anlık görüntülerle dolu olsa da, her anımızı öyle süslemek zorunda değiliz. Gerçekten kim olduğumuzu göstermek, en büyük cesareti gerektirir. Çünkü bazen maskenin ardında, en gerçek halimizi bulabiliriz.
Her gün kendimizi daha fazla beğeni almak, daha fazla takdir edilmek için yeniden şekillendiriyoruz. Fotoğraflarımızda en iyi versiyonumuzu, hikayelerimizde en mutlu anlarımızı paylaşıyoruz. Gerçekten kendimizi paylaşıyor muyuz? Yoksa her paylaşımda biraz daha maskemizi mi giyiyoruz? Çoğu zaman sosyal medyada kendimizi olduğumuz gibi değil, başkalarının görmek istediği gibi gösteriyoruz.
Çünkü maskeler düştüğünde, gerçekten kim olduğumuzu görürüz. Gerçek benliğimizi kabul etmek, dışarıya sunulan o “mükemmel” görüntülerden çok daha değerli bir şeydir.
Her paylaşımla, her fotoğrafla, her yazıyla bir tür "görünürlük" yarışına giriyoruz. Ne kadar çok beğeni alırsak, o kadar değerli hissediyoruz. Ancak bu yarışı sürekli sürdürmek, aslında bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Kendimize dair gerçek duygularımızı bastırıyor ve başkalarının standartlarına göre şekil almaya başlıyoruz
Eğer sosyal medya bizi sadece görünür kılmak, başkalarına ne kadar iyi olduğumuzu göstermekse, bu dünyada kim olduğumuzu bulmak zorlaşır. Ancak maskeleri indirdiğimizde, belki de en değerli paylaşım, gerçek benliğimizi ortaya koymaktan geçer. O zaman sosyal medya bir gösteriş aracı olmaktan çıkar, bir bağ kurma platformuna dönüşür. Kim bilir, belki de bu dünyada gerçek bağlar kurmak için cesaret bulmamız gereken tek şey, maskelerimizi düşürmektir.