Başdurak diye bilinirdi, oysa ki…

YAYINLAMA:

İzmir’in Kültür Hamalı olarak tanımlanan bendeniz Tufan ATAKİŞİ. Daha önce de zaman zaman bazı konuları siz değerli okuyucularımızla paylaştığım “düzeltme temalı” açıklamalarım oluyordu. Yine ilginç, ezber bozan bir paylaşımda bulunmak suretiyle kent ve kültür konusunda bir konuyu daha açığa kavuşturmak isterim. Başta ilgililer olmak üzere, okuyunca neler düşüneceğinizi merak ediyorum.

Bugüne kadar Başdurak diye bilinirdi oysa …

Hüseyin Rıfat’ın (1878-1954) Erkan Serçe’nin yayına hazırladığı ve 1997’de basılan Aydın Vilayeti 1330 Sene-i Malîyesi Ticaret Rehberi kitabını okuduğumda ilgimi çeken ve aldığım notlardan yola çıkarak İzmir için kullanılan bazı isimlerin değişime uğradığını gördüm. Doğruları bilmeniz gerektiğine inanarak paylaşmak istedim. Kemeraltı’na her indiğimizde önünden geçtiğimiz, yakın geçmişte Başdurak daha önceleri Başoturak adıyla anılan bir cami vardır.

Kemeraltı’nda Anafartalar Caddesi ile Kestelli Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan, 1671’de İzmir’e gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu camiyi şöyle anlatır;
Hacı Hüseyin Camii: Liman kenarında iki katlı ve kurşun örtülü, kalabalık cemaate malik camidir. Kapısı üzere bunun da tarihi var:
Kıldı hoş sa'y-i himem sıdk ile ol Hacı Hüseyn
Yapdı bu ka'be-i uşşâkı zehî câ-yi emin
İhtitâmın göricek dedi Şifâyî tarih
Bâreka'llâh ki zehî cami-i firdevs-i berin.
Sene 1062  

Giriş kapısı üzerinde mealen “Hacı Hüseyin tarafından 1652 de yaptırıldığı”nı belirten bir kitabeden bahseder ve ibadethanenin özelliklerini anlatmaya devam eder: 
Bu da Bıyıklıoğlu Camii gibi merdivenler ile çıkılır, alt katı baştan başa dükkânlar ve mahzenlerdir. Bir sanatlı kargir minaresi vardır. Bunun da avlusu yoktur. Limanın karşı tarafında Yeni Pazar’ın başındadır.

Seyahatnamenin yazıldığı XVII. Yüzyıla kıyı çizgisine bakacak olursak İç Liman’ın başında Ok Kalesi, Kızlarağası Hanı’nın yanında o zamanların meşhur Menemen İskelesi, arkasında Hisar Camisi var. Kemeraltı Camisi ise iç limana 10 adım mesafede. Günümüzde bu tarihi yapıların sabit olduğunu düşünürsek, önce İç Liman, daha sonra rıhtım dolgularıyla kentin körfeze doğru ne kadar genişlediğini ve Anafartalar Caddesi’nin denize doğru ne kadar uzadığını tahmin edebiliriz.
Hüseyin Rıfat, Aydın Vilayeti 1330 (1914) Salnamesi’nde İzmir’le ilgili birçok ilginç bilgiyi kitabında paylaşmış.
1325 yani 1905 yılında Belediye hizmetlerinin birkaç daireye ayrılması düşünülmüşse de fazla masraflı olacağından vazgeçilmiş. Asayişin korunmasında:
“Frenk Mahallesi, Kordon, Paşadurak, Kemeraltı gibi en işlek mahallerde dörder beşer memur fazladan ikâmetine lüzum hissediliyor. Çünki şehrin birçok sokakları ihmal ediliyor….” Diyerek eleman yetersizliği gündeme getirilmiş.
Belediye rüsumlarının tahakkukunda mıntıka bazında sınıflandırma ve görev dağılımları yapılmış: 
“1- Karataş. Caddede 2 sınıf, 2- Eşrefpaşa. Caddede 3 sınıf, 3- Paşadurak. Sahlebci Camii ittisâlinde 1 sınıf, 4- Tilkilik. Caddede 2 sınıf, 5- Mahmudiye. Coya Hanı'nda 1 sınıf, 6- Kâtipzade. Fransız Hastahanesi ittisalinde 1 sınıf, 7- Paralı Köprü. Caddede 2 sınıf, 8- Karşıyaka. Caddede 3 sınıf, 9- Mecidiye. Frenk Mahallesi 3 sınıf, 10- Basmahane. Kemer Caddesinde 3 sınıf.”

Kentin ticaret hayatını anlatırken de:

“Şehrin Birinci ve İkinci Kordon, Karşıyaka, Karantina, Göztepe, Kokaryalı mevakiinde oldukça dil-nişin (hoş) ve lâtif binalar, büyük ferhane (büyük han veya kervansaray) ve ticarethaneler pek kesirdir(çok). En işlek çarşı ve pazarları Frenk Mahallesi ile Kemeraltı, Paşadurak, Arasta, Odun Pazarı, Parmakkapı, Ayayorgi, Meyhane Boğazı, Fasulye'dir.”

Konak ve Kemeraltı’ndaki camileri de şöyle sıralamış:

“En meşhur camiler Hisar (1597), Şadırvanaltı (1636), Paşadurak (1652), Kestane Pazarı (1663), Kemeraltı (1671) Salepçizade (1907), camileridir.”  Ardından “Bunlarla beraber İzmir dahilinde 43 adet cevâmi-i şerife, 47 mesçit ve 14 tekaya (tekke) vardır.” şeklinde kayıtlara rastlıyoruz. Burada Paşa Durak kelimesi ilgimizi çekiyor.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde 1671’de İzmir’e geldiğinde, 1652 yılında yapıldığını yazdığı ve özelliklerini belirttiği Hacı Hüseyn Camisi, daha sonra Hüseyin Rıfat’ın, Aydın Vilayeti 1330 (1914) Salnamesi’nde Paşa Durak mahallesinde aynı adla anılan Paşadurak Camisi olarak zikrediliyor. Günümüzde Salepçioğlu iş hanının olduğu geniş alanda bulunan, o günlerin en önemli ulaşım aracı olan omnibüs garajı olduğunu, yolcularını aldıktan sonra Anafartalar Caddesi’ni güzergah olarak kullandığını biliyoruz. Bu Paşadurak ifadesiyle ilintisi olabilir mi? O belirsiz.  

Başta Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere tüm ilgili kurumların, bugüne kadar kayıtlarda adı geçmeyen Başoturak, Başdurak adıyla anılan bu tarihi camimize Paşadurak olan gerçek adının verilmesi gerekmektedir.

“Bir toplumu yok etmenin en kolay yolu,  geçmişini unutturmaktır.”

Tufan ATAKİŞİ

 

Yorumlar
Aşağıdaki görselde işlemin sonucu kaçtır?
Captcha Image
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *