İmamoğlu’nun Adalet Arayışı ve Hukukun Sınavı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Ocak’ta Çağlayan Adliyesi’nde ifade vererek hakkındaki soruşturmalara dair savunmasını yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve bir bilirkişi hakkında yaptığı eleştiriler nedeniyle başlatılan bu soruşturmalar, Türkiye’de yargı bağımsızlığına dair önemli bir tartışmayı yeniden gündeme getirdi.
İmamoğlu’nun, 20 Ocak’ta “Ülke Politikaları Vakfı Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması” panelinde yaptığı konuşmada adaletin tarafsızlığına dair vurguları dikkat çekmişti. Ardından 27 Ocak’ta yaptığı basın açıklamasında bilirkişi raporlarının doğruluğunu sorgulamış ve yargının güvenilir olması için eleştirinin bir gereklilik olduğunu belirtmişti. İşte bu açıklamalar, hakkında yeni soruşturmalar açılmasına neden oldu.
İmamoğlu, ifadesinin ardından Çağlayan Adliyesi önünde kendisini destekleyen kalabalığa hitap ederek,
“İstanbul’da 4 aydır yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz ama yılmayacağız” dedi.
Bu açıklama, yalnızca kendi siyasi sürecine dair bir mesaj değil, aynı zamanda Türkiye’deki adalet sisteminin işleyişine dair bir sorgulamaydı. Adaletin yalnızca bağımsız olması yetmez, toplumda güven yaratması da gerekir. Vatandaşların yargı süreçlerine güven duymadığı bir sistemin sağlıklı işlemesi mümkün değildir.
Türkiye’de yargının siyasallaştığına dair endişeler son yıllarda sıkça dile getiriliyor. Yargının siyasetin etkisinde kalması, adil yargılanma hakkını zedeleyebilir ve toplumda hukuka duyulan güveni sarsabilir. İmamoğlu’nun yaşadığı süreç de bireysel bir mesele olmaktan çıkıp, yargının ne kadar bağımsız ve tarafsız olduğu konusundaki geniş çaplı tartışmaların bir parçası haline geliyor. Hukukun üstünlüğünün korunması, yalnızca siyasiler için değil, her vatandaş için hayati bir meseledir.
Adliye önünde toplanan kalabalık yalnızca bir belediye başkanını desteklemek için değil, adil bir hukuk düzeni talep etmek için oradaydı. Çünkü hukukun işleyişi, sadece mahkeme salonlarında değil, toplumun tamamında hissedilmelidir. Adaletin tarafsız ve güvenilir olmadığı bir toplumda demokrasinin tam anlamıyla işlemesi mümkün değildir. Bu nedenle, İmamoğlu’nun yaşadığı süreç, yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin ortak meselesidir.
Hukukun, her koşulda adil ve bağımsız olması gerektiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Aksi takdirde, hukuka olan güvenin kaybolması, demokratik değerleri zayıflatır ve toplumun temel dinamiklerini sarsar. Türkiye’nin geleceği, adaletin gerçekten adil bir şekilde tesis edilmesine bağlıdır.
Kazım Yevimli