İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da devam eden yolsuzluk soruşturması kapsamında dün gece tutuklanarak dikkatleri bir kez daha üzerine çekti. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma gerekçesi olarak, İstanbul Nöbetçi 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararda "kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu" ifadesi yer aldı.
Bu tutuklama, hem yerel hem de ulusal medyanın gündemini meşgul ederken, sosyal medyada da geniş yankı buldu. Özellikle İmamoğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanması ve kamuoyunda yüksek bir destekle tanınması, bu kararın politik bir arka planda olup olmadığı sorusunu gündeme taşıdı. İmamoğlu'nun, Türkiye'nin önemli şehirlerinden birinin belediye başkanı olmasının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı adaylığı da siyasetin içinde daha da fazla dikkat çeken bir nokta oldu.
İstanbul’daki yolsuzluk soruşturması, bir dizi iddia ve delil üzerine yürütülüyor ve soruşturmanın merkezi İBB'ye dayanıyor. İmamoğlu'nun tutuklanma kararı, yolsuzlukla mücadele adı altında atılan bir adım olarak görülse de, sürecin şeffaflığı ve doğru yürütülüp yürütülmediği, kamuoyunda pek çok farklı yorum ve eleştiriyi beraberinde getirdi.
Mahkeme kararında yer alan “kaçma ve saklanma ihtimali yüksek” gerekçesi, tutuklamanın öncesinde savunma yapan avukatlar tarafından sert bir şekilde eleştirildi. İmamoğlu'nun avukatları, müvekkillerinin her zaman mahkemeye gelerek savunma yaptığına ve kaçma şüphesinin asılsız olduğuna vurgu yaptı. Buna rağmen hakimin verdiği karar, Türkiye’nin en büyük metropolünün belediye başkanının tutuklanmasına yol açtı.

Kararda şu ifadelere yer verildi:
"Suç örgütü lideri Ekrem İmamoğlu ve yöneticilerinin emir ve talimatları doğrultusunda, hiyerarşik yapı içerisinde sürekli işlendiği ve suç örgütünün bu fiillere özgülendiği, MASAK raporları, tanık ve müşteki beyanları, HTS kayıtları, kolluk tutanakları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, atılı suçun katalog suçlardan olması dolayısıyla tutuklama sebeplerinin mevcut olduğunun varsayılması, atılı suçların vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı nedeniyle, kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedene bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak, şüphelinin tutuklanmasına karar verilmiştir."